İş - Yaşam dengesi

İş - yaşam dengesi; son zamanlarda fazlaca duymaya başladığımız bir kavram. Gerek kurumlar tarafında gerekse bireyler...bundan şikayetçi oluyoruz; bu dengeyi iyileştirmek adına neler yapılabileceğini konuşuyoruz.

Çoğu çalışan, işlerinin yoğun olduğundan, başka bir şeylere zaman ayıramadığından yakınıyor. Ben de özellikle ebeveynlerle ve kurumlarla bu alanda çalışmalar yaptığım için oldukça üzerinde duruyoruz.

Öncelikle tam ne anlıyoruz bu ifadeden biraz açalım. İş hayatı ile bunun dışındaki özel hayatın birbirine girdiğini, ikisi arasında bir denge - eşitlik kalmadığını anlatıyor öyle değil mi? Diğer bir deyişle -çok çalışıyorum az yaşıyorum- diyoruz!

Bu şekilde ifade edersek işin içinden de çıkamıyoruz; iyileştirmek adına adım da atamıyoruz. Çünkü bu tanımlama, aynı bir terazi gibi, ikisinin denge içinde olması için birinden alınıp diğerine konulmasını öngörüyor! Bu da çok mümkün değil günümüz şartlarında. Neden? İş hayatı gerçekten çok yoğun, rekabetçi...Hangi sektörde olursak olalım, ne iş yapıyorsak yapalım bu yoğunluk hayatımızın bir parçası.. Elbette seçimlerimize göre farklılıklar yaratmamız mümkün. O halde en önemlisi ne istediğimizi bilmek, kararlarımızın farkında olmak...Çoğu insanın bu şikayetinin altında istemediği işi yaptığı, mutlu olmadığını görüyoruz. Kendi kararlarınız doğrultusunda bir iş hayatınız varsa elbette yoğunluğa katlanma gücünüz farklı olabiliyor. Diğer taraftan artık teknolojinin hayatımızda o kadar yer aldığı bir zamanda yaşıyoruz ki; fiziksel olarak işten ayrılsak bile her yerde iş bize, biz işe ulaşabilir durumdayız. Bundan yeri geliyor şikayet ediyoruz ama yeri geliyor her yerden çalışabiliyorum diye memnun oluyoruz...O zaman yine başa dönüyoruz; konu, yaptığımız seçimlerde elimizdekilerle ne kadar mutlu ve tatmin olduğumuzla ilgili...

Dolayısıyla; iş ve özel yaşam arasında “denge” demek yerine hayatımızdaki “uyum” “ahenk” demek daha doğru anlatıyor durumu. Hayatımızda birçok şey var uğraştığımız, zaten iş ve özel yaşam bunları ana başlık olarak topladığımız iki alan. Birçok rollerimiz var... kendimiz olmak dışında, eş, ebeveyn, evlat, çalışan, yönetici, kardeş vs vs...Bunların her biri eşit olsun demek zor! Önemli olan hepsini bir ahenk için yönetebiliyor olmak! Aynı bir jonglörün yaptığı gibi...sahneye çıkar; bizim hayat sahnesine çıktığımız gibi...Yavaş yavaş eline aldığı labutları artırır...bizim hayat boyunca üstlendiğimiz rollerin artması gibi. “Sıkıldım, bırakayım” demez...“Bu elimde kalsın, diğerlerini çevireyim” de demez...Kendi kurduğu denge içinde, uyumla çevirir labutları.. Arada artırır labut adedini arada azaltır. Hızlandırır, yavaşlatır...

Öyleyse iş ve özel yaşamı bir jonglör gibi yönetmekten bahsediyoruz. Ya da bir orkestra şefi gibi, birçok farklı nağmeden muhteşem bir eser çıkmasını sağlamak gibi. Hayatımızın maestrosu biziz. Denge, uyum, ahenk artık ne dersek, bunu sağlamaya çalışacak olan biziz. Dışarıdan hiçbir şey ve hiç kimse bunu bizim adımıza yapamaz!

Böyle düşününce kesin çizgiler olmadığını fark ediyoruz. Konu mekandan zamandan bağımsız. Kişi eşiyle, işiyle, çocuğuyla; yani hayatıyla barışıksa her zaman her yerde kurabiliyor dengeyi. Bir nevi iç huzur, tatmin demek olmalı aslında başta bahsettiğimiz iş-yaşam dengesi...

Peki ne yapılabilir bu iç dengeyi sağlayabilmek için?
Öncelikle; iş ile ilgili durumunuzu gözden geçirin, kariyer hedeflerinize, ne isteyip istemediğinize ve planlarınıza bakın.

Her şey iş değil elbette hayatta! O zaman yaşamınızdaki önceliklerinizi ve bu önceliklerle gerçeklerinizin uyumunu değerlendirin.

Zorluklar elbette olacak; kontrol edebileceklerinize, değiştirebileceklerinize odaklanın; diğerlerine boşa enerji sarfetmeyi bırakın!

Her şeyi üstlenmek ve bir süre sonra altında ezilmek de çok mümkün. Destek alabileceğiniz kimler var çevrenizde, bir düşünün. Onlardan ne istediğinizi söyleyin, yardım almaktan çekinmeyin. Bazı şeyleri mutlaka siz yapmak zorunda olabilirsiniz; ama bazı şeyler başkasına aktarılabilir. Hatta hatta “yapmasam n’olur?” diye de sorun arada kendinize; belki o işi iş listenizden tamamen atabilirsiniz☺

Kendi mükkemmeliyetçiliğimiz hayatımızdaki dengeleri alt üst edebiliyor bazen. Ya da başka kişilik özelliklerimiz. Bazı konulardaki zayıflığımız, eksik becerilerimiz. Bunları da farketmek ve tamamlamak, dengeleri iyileştirmek adına yardımcı olabilir.

Son olarak, “işte iş, evde ev” prensibine uymaya çalışın! İşten çıkınca; iş işte kalsın demek artık çok mümkün değil ve bu onu ifade etmiyor aslında. O an ne yapıyorsanız ona odaklanın demek daha çok! Çocuğunuzlaysanız %100 onunla olun...ofiste bıraktığınız işleri, ertesi günkü toplantıyı düşünmeyin! Onunla olun ve tadını çıkarın. Benzer şekilde, iş yaparken de %100 orada olun ki verimli olarak çalışabilin.