Çocuğunuzun Koçu Olun

Çok konuşulan bir kavram koçluk. Farklı alanlarda farklı şekillerde çıkıyor karşımıza. Profesyonel koçluk işinin özünde; koçluk yaptığınız kişinin kendi potansiyelini kullanıp gerçeklerini bulmasına, kararlar almasına ve adımlar atmasına yardımcı olmak var. Ben yeni yürümeye başlayan bir çocuğun elinden tutup yanında yürümeye benzetiyorum. Onu yargılamadan, yönlendirmeden sadece yanında durup elinden tutarak atmak istediği adımları atmasına ve gitmek istediği yere gitmesine destek olmak. Arada düşerse kalkma cesaretini bulmasına yardımcı olmak. Yürürken onu dinlemek ve yolculuğunda yanında olmak. Ben de bir koç olarak danışanlarımla böyle bir ilişki kurmaya çalışıyorum. Özellikle anne babalara böyle bir destek vermek ise en büyük heyecan kaynağım.

Diğer taraftan, çalıştığım anne babalarla bir süre sonra görüyoruz ki onlar da benzer yaklaşımları çocuklarına göstermeye başlıyor; çocuklarının koçu oluyorlar. Yani; yönlendirici-direktif veren ebeveynlikten koç anne baba olmaya giden bir süreç söz konusu oluyor.

Ne fark eder bu yaklaşımda? Neleri farklı yapar çocuğunun koçu olmak isteyen bir ebeveyn?

Çocuğumuzun koçu olacaksak, öncelikle onun içindeki potansiyeli ortaya çıkarmak hedefimiz olmalı. Onu olduğu gibi bir birey olarak kabul etmeli ve onun gerçeklerini, bakış açılarını görmeye ve kabul etmeye çalışmalıyız. Bu da ancak kendimiz gibi (veya kendimizin istediği gibi) bir çocuk yetiştirmekten sıyrılarak olur. Bu kimliğimizi bir tarafa bırakmalı tamamen çocuğumuza odaklanmalıyız. Bu demek değil ki her şeyi bir tarafa bırakacağız. Tabii ki; değerlerimizi, önceliklerimizi çocuğumuza vermekle; onu yetiştirmek ve yönlendirmekle yükümlüyüz. Ancak çizdiğimiz sınırlar içerisinde ona vereceğimiz bir alan olmalı. Onun kendini bulmasını ve ortaya koymasını sağlamak için koç kimliğine bürünmüyor muyuz zaten?

Çocuğumuza koçluk yapacaksak, ona ne yapmasını veya yapmamasını durmadan söylemek - yani konuşmak - yerine onu dinlemeye odaklanmalıyız. Dinlemek demek onun gözünden bakabilmek, onu daha iyi anlamak demek. Nasıl bir dünyası var? Neler yaşıyor? Neleri söylüyor, neleri söylemiyor? Tabii ki dinlerken onu açmak, hem onun kendisini hem bizim onu görebilmemiz için doğru soruları sormamız lazım. Ve bunlar genelde yaptığımız gibi yargılayan (Niye böyle yaptın?) ya da içinde öneri bulunan (böyle yapsan daha iyi olmaz mı?) sorular olmamalı. Sade sorular olmalı…düşündürmeli…çözümü onun kendisinin bulmasını sağlamalı.

Diğer önemli bir alan; birlikte hedefler koymak olmalı. Dahası onun kendi hedeflerini koymasına ve bunları gerçekleştirmek için neler yapması gerektiğini keşfetmesine destek olmak olmalı. Sonraki aşamalarda da, adım adım hedefe doğru giderken, her zaman onun yanında olduğumuzu hissettirmeli, motivasyonunu sağlamalıyız. Ancak bu hedefler onun hedefleri olmalı! Direktiflerimizi ve ondan beklentilerimizi hedef olarak koymak, tam olarak bunu ifade etmiyor

Son olarak, bir anne baba çok iyi gözlem yapmalı. Antenleri her zaman açık olmalı. Bakarak, izleyerek, dinleyerek birçok şeyi fark edebilmeli. Genelde onun kendi hayatını yönetebileceğine güvenip koçluk yaptığını unutmamalı, sadece gerçekten ihtiyaç gördüğü yerlerde müdahale etmeli. Aynı bir futbol ya da basket koçunun dışarıdan oyunu izlediği gibi. Hiç sahaya girip oyuncu yerine oynayan koç gördünüz mü? Anne babalar olarak biz de oyuna girip çocuklarımız yerine oynamayalım; onlar adına kararlar almayalım. Oyun onların…hayat onların… oyun alanında yapacakları her şey; düşseler, kalksalar, kazansalar, kaybetseler onlara katkıda bulunacak unutmayalım. Büyümenin, olgunlaşmanın büyük bölümü burada.

Biliyorum çok zor; her zaman dışarıda duramıyoruz. Sahaya girmek geliyor hep içimizden. Ama koç olacaksak sabır, güç ve kendimizi kontrol şart…