Eskiden koç mu vardı?

Yoktu! Bazen benim de şahsen karşılaştığım, farklı ortamlarda duyduğum bir soru. “Eskiden böyle koçlar filan yoktu, bunlara gerek de yoktu. N’oldu; ne eksik kaldı?” “Bakın eskinin çocukları şimdinin yetişkinleri gerçekten mutlu bireyler! Ne gerek var tüm bunlara...” şeklinde devam eden yorumlar...

Buna birkaç açıdan bakıp cevap vermek lazım:

Birincisi; gerçekten herkes şimdi çok mutlu ve iç tatmini yüksek bireyler mi? Kendine güvenen, ne istediğini bilen ve yapan insanlarla mı dolu çevremiz? Herkes yaptığı işi seviyor ve memnun mu? Şikayet etmeden mi yaşıyor hayatını...Elbette hayır..Çünkü hayat bu! İnişleri çıkışları mutlaka olacak. Bunların hepsinin kaynağı çocukluk da değil tabii ki...Ancak hayatına yön verebilmek adına destek ihtiyacı içinde olan çok fazla insan var...üstelik bunun farkında olanı da var, olmayanı da!

Eskiden koçluk yoktu evet ama çok şey de şimdiki gibi değildi! Teknoloji bu kadar hayatımızın içinde yer almıyordu. Çocukların ellerinden düşmeyen tabletler yoktu! TV ve çeşit çeşit kanallar ve programlar yoktu. Sosyal medya yoktu, herkes hayatını daha kapalı yaşıyordu. Okullar böyle değildi. Dersler, ödevler...Öğrenciler ve veliler de! Yaşama alanları ve standartları, sahip olunanlar da...Çalışma hayatı bu kadar yoğun ve yıpratıcı, rekabet bu kadar sıkı değildi Daha az çalışan anne vardı.... Bu liste böyle gider. Demek ki aradan sadece birini çıkarıp yoktu demek doğru değil...Her şey birbirine bağlı bir şekilde gelişiyor. İyi yanlar ve zorluklar da.

Kaldı ki; bireysel ve toplumsal bilinç de paralel olarak gelişiyor. Daha farkında oluyoruz çoğu şeyin ve daha iyisini yapmaya, sahip olmaya çalışıyoruz. Kendimiz ve çocuğumuzla ilgili böyle düşünmemiz de bunun bir sonucu.

Ancak yine de anlayabiliyorum bu soruyu soranların endişesini; koçluk’un tam olarak ne olduğunu bilmediklerinden de kaynaklanıyor. Biraz haklılık payı da var çünkü yeni bir kavram. Maalesef her meslekte olduğu gibi işi doğru yapmayanlarla da karşılaşılabilinir. Yaklaşım iyi bilinmediğinden her şeyin de bir koçu ortaya çıkınca insan ister istemez tereddüte düşüyor ve olumsuz düşünebiliyor. Şunu belirtelim o halde; “koçluk”un Mesleki Yeterlilik Kurumu ( MYK ) ile yürütülen Ulusal Meslek Standardı çalışması Temmuz 2013 tarihi itibariyle Resmi Gazete’de yayımlanmış ve“KOÇLUK” bir meslek olarak kabul edilmiştir. Uluslararası Koçluk Federasyonu’nun yaptığı tanıma göre koçluk, kişinin potansiyelini en yüksek düzeyde kullanmasını sağlamayı amaçlayan bir süreçtir. Profesyonel koçlar, danışanlarının özel ve mesleki yaşamlarında hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmak üzere bir paylaşım ve işbirliği ortamı sağlarlar. Koçun görevi, danışanın zaten sahip olduğu beceri, yetenek ve yaratıcılığı geliştirmek için danışana ayna tutmak ve onun kişisel farkındalığını artırmasına yardımcı olmaktır. Bunu da dinlemek, gözlemlemek ve danışanın bireysel ihtiyaçlarına uygun yaklaşımları belirlemek üzere aldıkları özel eğitimlerle yaparlar. Kişilere kendi performanslarını ve yaşam kalitelerini artırmaları için yardımcı olmayı hedefleyen koçlar, çözümleri ve stratejileri danışanın kendisinden edinirler; danışanın doğal olarak yaratıcı ve yetkin olduğuna inanırlar.

Koçluk kavramını, koçun ne yaptığını tam anlamamak kabul edilebilir. Koçluk desteğine ihtiyaç duymadığını belirtmek de! Ancak gereksiz olduğu yargısına varmak çok anlamlı gelmiyor. Her işte, her hizmette olduğu gibi bundan faydalanan bir çok insan var. Hayatına yön vermek, karar almak için bir koçla yürüyen insanlar. Kariyerinde tıkandığı noktada nereye odaklanacağını bulanlar.

Koç, pedagog, psikiyatr, gelişim uzmanı...hepimiz aynı platform üzerinde ama farklı alanlarda çalışıyoruz. Farklı araçlar kullanıyoruz. Gerektiğinde farklı bir uzmana yönlendirmekle de mükellefiz.

Velhasıl..Hayat bir sahne...rol sizin elinizde...istediğiniz gibi oynarsınız...Siz izin vermedikçe kimse dışardan müdahale edemez ve de ancak sizin izin verdiğiniz yere kadar gelişim sağlanır. Ancak siz de yorum yaparken kendi sahnenizden başka sahnelere karışamayacağınızı bilmelisiniz.