Yeni anne olmak ve işe dönüş

İlk 12 ay annelik hayatında büyük önem taşır. Bebeğine; annelik rolüne ve hayatındaki yeni düzene ayak uydurmaya çalışan, bir yandan da fiziksel ve ruhsal değişimlerle başa çıkmaya gayret eden yeni anneler için bu dönem oldukça yıpratıcı olabilir. Tüm bunların üzerine işe dönüş süreci hem anne hem de işveren için sancılı geçebilir. Yapılan araştırmalar; her dört anneden üçünün bebek sahibi olduğu ilk zamanlarda kendilerine duydukları güvenin özellikle iş ortamında sarsıldığını ifade etmektedir.

Bu güvensizlik duygusu; işlerine bir süre ara vermiş olmanın, farklı bir ruh hali ve değişen önceliklerle işe dönmenin verdiği huzursuzlukla birleşince anneler kendilerini daha da kötü hissedebiliyorlar. Suçluluk, vicdan azabı gibi olumsuz duyguların da devreye girmesiyle işverenlerinin kendilerine olumsuz bakmaya başladığını da düşünebiliyorlar.

Oysa anne baba olmak kişiyi olumlu yönde etkileyen ve geliştiren bir faktör. Örneğin, İngiltere’de iş ortağımın yaptığı bir ankete katılan şirketler, çalışanları içinde anne baba olanları çok daha değerli kaynaklar olarak gördüklerini ifade etmişler. Bunun sebebi olarak ebeveynlerin problem çözme; yaratıcılık, aynı anda çok sayıda işi yapabilme gibi yeteneklerinin gelişmiş olduğunu belirtmişler. Aynı zamanda; daha güçlü değerlere sahip olduklarını ifade etmişler.

Ancak Türk iş piyasasına bakıldığında prensip olarak bu görüşü destekler işverenler bulunsa da pratikte farklı uygulamalar olduğunu görmek şaşırtıcı olmaz. Kadın istihdamını artırmak; yönetimde daha çok kadına yer açmak gibi parametrelerde iyileşme sağlanmaya çalışılırken; birçok kurumun engel olarak kadının doğum yapması ve işine ara verecek olmasını gösterdiğini yine yapılan araştırmalar gözler önüne seriyor.

Dolayısıyla kendilerine böyle bakıldığını düşünen kadın çalışanlar anne olmaya hazırlanmaya başladığı andan itibaren kariyerini gözden çıkarıyor. Doğum yapıp sonrasında işe dönmeme kararı alıyor ya da döndükten bir süre sonra vazgeçebiliyor.

Kadın veya erkek ayrımı yapmadan düşünecek olursak artık şu da iş dünyasında bilinen bir gerçek ki; şirketler için çalışanlarını ellerinde tutmaya çalışmak; yeni eleman aramak, bulmak, işe alıp eğitim vermekten çok daha kazançlı. Dolayısıyla çalışan anne babalarına destek vermek şirketler için sadece sosyal bir etkinlik; olsa güzel olur bir çaba değil; aynı zamanda finansal kazanç anlamına da geliyor. Mesela İngiltere’de tecrübesiz bir çalışanı eğitmenin tecrübeliye göre yakşaşık £8,000 daha fazla olduğu gibi bir rakam telaffuz ediliyor.

Tüm bunları birleştirdiğimizde; eğer kurumlar çalışanlarını elde tutmak istiyorsa; hele ki daha fazla ebeveyn ve özellikle kadın çalışan-anne istiyorsa; anneliğin en zor zamanları olan ilk yılda ve işe dönme sürecinde yeni annelere destek olmanın önemini kavramak zorundalar. Yeni anne olan çalışanlarının kendine güvenini tekrar kazandıracak ve işe dönüş sürecini hızlandıracak uygulamalar yapmak durumundalar. Konunun kanuni tarafı da var, fiziki şartlar sağlanması da var, ihtiyaca göre verilecek eğitim ve diğer hizmetler de var. Ancak böyle olursa bir kurum “ebeveyn dostu” şirket olabiliyor!

Zaman geçtikçe bunun öneminin daha iyi anlaşılacağı kesin. Bu alanda çaba gösteren ve kurumlarda çalışan ebeveynlere yönelik koçluk çalışmaları yapan bir profesyonel olarak son birkaç yıldır geldiğimiz noktanın umut verici olduğunu düşünüyorum. En azından; bu konuları konuşmaya, gündemimize almaya ve uygulamaya başladık. Bugüne kadar birçok kurumda ebeveynlere yönelik seminerler, atölye çalışmaları, koçluk uygulamaları yaptım. İşe dönen yeni anne konusu ise oldukça yeni. Konuyu 2 taraftan irdelemek gerekiyor; kurum ve çalışan/anne bu süreçte neler yapabilir?

Öncelikle; anne tarafından başlayalım: Yeni bir anneyseniz ve işe dönmeye hazırlanıyorsanız ya da halihazırda döndüyseniz; şu an hayatınız biraz karışmış, kontrolden çıkmış gibi hissediyor olabilirsiniz. Başlarda bu normal ama kendinize güveninizi yıpratan unsurları belirleyip kontrol altına almazsanız bu histen kurtulamazsanız. Aile hayatınız bir otomobil ve siz de direksiyonda olmalısınız. O halde tekrar kontrolü ele almak için gelin hayatınızdaki dinamikleri beraber gözden geçirelim:

Hayatınızın en zor işine başladınız, annelik 7 gün 24 saat sürecek bir iş! Hamile olduğunuzu öğrendiğiniz andan itibaren tırmanmaya başladığınız dağın önemli bir kısmı arkanızda kaldı ama önünüzde daha çok uzun bir yol var. Bu sizi kesinlikle yıldırmasın! Zorluklar, problemler karşınıza çıkabilir, önemli olan bunların üstesinden gelebilecek güce sahip olmak. Her zaman olumlu yani çözüm odaklı düşünün, arada bir şöyle geri çekilip tepeden bakmaya çalışın ki detaylar içinde panikleyip kaybolmaktansa büyük resmi görebilin.

7/24 annelik işinin üstesinden gelebilmek için gerekli birtakım yetkinlik ve beceriler olmalı değil mi? Nasıl ki yeni bir işe girdiğinizde sizden o işin gerektirdiği beceriler bekleniyorsa. Ancak unutmayın anne olmak bir meslek sahibi olmak gibi değil. Bunun bir okulu yok; sertifikası, ehliyeti de! Dolayısıyla biraz yaparken öğrenilen bir iş! Rahat olun. “Süper” olmak zorunda değilsiniz! Böyle olmaya, en mükemmeli yapmaya, hatasız olmaya çalışmak ancak üzerinizde ekstra baskı yaratır. Bir düşünün: Mükemmel anne, mükemmel çocuk diye bir tanım yapılabilir mi acaba? O halde; siz kendi en iyinizi tanımlayın ve ona ulaşmaya çalışın. Çevrenizden akan bilgilere bu gözle bakın ve akıl süzgecinizden geçirdikten sonra hayatınıza alıp almamaya karar verin. Çoğunluğuna da biraz kulaklarınızı kapatın.

Daha önce de duymuşsunuzdur; uçakta bile acil durumlarda oksijen maskesini önce kendinize sonra çocuğunuza takın derler! Yeni sahip olduğunuz annelik rolü çok önemli ama bir birey olduğunuzu da unutmamalısınız. Sağlıklı bir birey olmalısınız. Fiziken olduğu kadar ruhen ve zihnen de! Sağlıklı olmalısınız ki bunu çocuğunuza ve tüm aileye yansıtın. Hele ki hamilelik, doğum, sonrasında lohusalık derken fiziksel olarak çok fazla değişim yaşadığınızı; bunun üzerine emzirmek, uykusuzluk gibi birçok yeni unsurun da geldiğini düşünürsek kendinize çok daha iyi bakmanız gerektiği gayet açık.

Kendinize zaman ayırabilmek; işe döndüğünüzde daha huzurlu çalışabilmek için çevrenizdeki destek noktalarını etkin kullanmayı bilmeniz gerek. Başta eşiniz olmak üzere etrafınızda birçok insan size yardım için talimat bekliyor! Kimseden ilk adımı beklemeyin çünkü onlar sizin kadar işin içinde değiller ve ne yapacaklarını bilmiyorlar. Kilit cümle her zaman için şu: “Kime, neyi, ne zaman ve nasıl yapacağını detayıyla söyle!” çünkü kimsenin zihin okuma becerisi yok!

Yeni gelen bireyle ailenizde dengeler değişir. Yeni bir düzen kurmak gerekir. Hele bir de işe dönüş; bebeğin bakımını üstlenecek kişi derken, düzen bir süre düzensizlik olarak devam eder. Unutmayın; aile arabasında direksiyonda siz varsınız, dolayısyla düzeni kurmakta da sorumluluk ağırlıkla sizde. Ancak yeni düzene uyum sağlamak -siz dahil- kimse için kolay olmayacaktır. Herkese biraz zaman tanımalı ve birbirinizi desteklemelisiniz.

“Bebeğe kim bakacak?” konusuna gelince...İşe dönme sürecinin temel sancılarından biri de bu! Bazen büyükanneler devreye giriyor. Bazen bakıcılar. Bazen ikisi birden olaya kanalize ediliyor. Bakıcı bakıyor, büyükanne gözetmenlik yapıyor. Tabii ki hiçbir konuda olmadığı gibi bu konuda da bir “reçete” yok. Yani “doğru dadı/bakıcı kimdir?” sorusunun net bir cevabı yok. Çünkü aileye, çocuğa ve birçok başka konuya göre değişecektir cevap. Önce kendinizi; çocuğunuzu iyi tanımalısınız. İhtiyaçlarını belirlemelisiniz. Ardından, beklentilerinizi, çocuğunuza vermek istediğiniz değerleri; kurallarınızı net olarak çıkarmalısınız. Bunların %100 karşılanmasının zor olacağını da aklınızda tutarak belli kriterler karşılandıktan sonra aklınız evde kalmadan işe gelmeyi öğrenmelisiniz. Yanınızda getirdiğiniz suçluluk, vicdan azabı ve kaygılar sadece sizi ve evdekileri yorar; işleri kolaylaştırmaz daha da karmaşıklaştırır.

Evde kurduğunuz yeni düzen gibi döndüğünüz zaman işte de yeni bir düzen kurmanız gerektiğini unutmayın. İşler aynı olabilir ama siz ve hayatınızdaki öncelikler değişti. Ancak burada terazi kefesi gibi birinden alıp diğerine koymanız söz konusu değil. İş ve annelik hayatını denge içinde yönetmeyi öğrenmeniz ve bunun için gerekli düzeni kurmanız gerekiyor.

İşe dönüşte ilk zamanlar görülen en büyük zorluk; süt izni vs gibi sebeplerle farklı zamanlamalarla çalışmak. Haftada bir gün gelmemek, süt sağmak için belli zamanlar ofiste olmamak ya da akşamları herkesten erken çıkmak zorunda kalmak. İş planınızı yeni zaman düzeninize göre belirleyin. Yöneticinizle de mutabık kalarak bu plana uymaya çalışın. İş arkadaşlarınıza; müşterilerinize yeni zaman planınıza uymaları konusunda siz yönlendirici olun. “O gün yokum” demekten çekinmeyin. Hatta bunu pozitife çevirip; “şu gün ofisteyim” deyin. Suçluluk duymayın. Her gün işten çıkarken; erken çıktığınız, eksik çalıştığınız gibi duygularla değil; o gün ofiste neler yaptığınız, neleri başardığınızı düşünerek çıkın. Böyle olumlu duygular içinde başınız dik(!) olursanız; aileniz de iş ortamınız da olumlu etkilenecektir.

“Bebeğim evdeyken ben neden yanında değilim”; “acaba iyi bakılıyor mu”, “bana ihtiyacı var ve ben çalışıyorum”, “aklım evde ve o yüzden eskisi gibi çalışamıyorum” gibi uzayıp gidecek birçok düşünce kafanızda dolaşabilir. Siz ne kadar izin verirseniz o kadar dolaşırlar! Sonuçta kendinize hep şu soruyu sorun; çocuğum için yapabileceğim en önemli şey ona doğru bir rol model olmaksa, şu an bunu yeterince iyi yapabiliyor muyum? Yani onun gözünde mızmızlanan, şikayet edien, hayatından memnun olmayan biri mi olmak istiyorum; yoksa yaşamında zorluklar olsa da bunların üstesinden gelebilen, birçok şeyi aynı anda yürütebilen, çalışan, üreten bir birey olarak mı?

Siz çocuğunuzun nasıl olmasını istiyorsunuz?